-->

Download ▼

Top 19 Grammar Books (PDF)

╰──────────────────────╯

Phrasel verbs

Phrasel verbs


İp uçları:

 

     Deyim fiillerde Make up, bring about ve set out en çok çıkan deyim-fiillerdir.

 

Phrasal verbs consist of a verb and another word or phrase, usually a preposition.

 

N (subject) + V + p + N (object) or the usual pattern is: N + V + N + p.

 

      She takes after her mother.  She looks like her mother. She behaves like her mother.

 

      I can count on you. I can trust you. I can believe you.

 

Words like “of, in, out, up, down etc.”, are not always prepositions. (Deyimsel fiiller.) In the expressions ‘down the street’, ‘up the stairs’ and ‘in the room’, the words “down, up and in” are prepositions.

 

Prepositions are always followed by nouns /Ving which act as their objects.

 

For example, in the sequence ‘down the street’, the noun street is the object of the preposition down.

 

In the expressions ‘sit down’, ‘she is not up’ and ‘come in’, the words down, up and in have no objects. They are adverbs and not prepositions. Small adverbs like these are often called adverb particles or adverbial particles. Examples are: above, about, in, out, up, down, before, across, off, on, below, behind etc.

 

There are four main types of these verbs with adverb particles and prepositions:

 

Type 1.

 

verb + adverb particle (often indicating direction, sometimes idiomatic). There is no need for other words for complete meaning.

      I put a plaster on the cut, but it fell off. [ fall off: azalmak]

 

Type 2. verb + preposition + N /Ving, the preposition always comes before the object.

 

      I went off spicy food when I was pregnant. [go off something: come to dislike]

 

Type 3. verb + N + adverb particle, the adverb particle must follow a pronoun object; it can precede or follow a noun.

 

I turned my pager off at midnight.

 

I turned off my pager at midnight.

 

I turned it off at midnight. I turned off it at midnight.

 

[turn something off: remove the power]

 

In type 4, verb + adverb particle + preposition + N, the object follows the preposition. [walk off with something: take without asking]

      He’s walked off with my stethoscope again! He’s walked off with it again!

 

Phrasal Verbs”, bir zarf (adverbial particle) ya da bir edatla (preposition) ile birlikte kullanılırlar. Fiilin yalın haldeki anlamı, bu sözcükleri aldığında kaybolur vei asıl anlamından farklı bir anlam kazanır.

 

go = gitmek; go on = devam etmek. get = almak; get off = (araçtan) inmek

 

 

88


 

 

İngilizce’de yaygın olarak kullanılan phrasal verb’ler, nesne alanlar ve almayanlar olarak iki gruba ayrılır:

 

Nesne alanlar:

 

Bu tür phrasal verb’lerde nesne, eğer açık açık yazılmışsa, sona gelebildiği gibi araya da yazılabilir. Bu durumda anlam değişikliği olmaz:

      She took her shirt off. She took off her shirt. Gömleğini çıkardı.

 

      The company turned down his proposal. The company turned his proposal down. Şirket,

 

önerisini geri çevirdi.

 

      She took it off. (“She took off it.” denmez.) Onu çıkardı.

 

      The company turned it down. Şirket, onu geri çevirdi.

 

Nesne aldığı halde, yukarıdakilerin tersine, bu nesneyi araya almayan phrasal verb’ler de vardır:

      I got on the bus. (Otobüse bindim.)

 

Bu cümle I got the bus on. olarak kullanılamaz. Dolayısıyla bu tür phrasal verb’ler, zamirleri sona alırlar: I got on it. (Ona bindim.)

 

Nesne almayanlar

 

      The news of the defeat was censored, but it soon got about. Yenilgi haberi sansür edildi ama

 

çabucak yayıldı.

 

      The train got in five minutes early. Tren beş dakika erken geldi.

 

      The teapot just came apart in my hands. Çaydanlık elimde parçalara ayrıldı.

 

      Three of the runners dropped out. Koşuculardan üçü yarış dışı kaldı.

 

 

 

Sık kullanılan “Phrael Verbs”


 

 

add up: add up to add up to sth allow for ask after ask for bail out (of) blow out blow over break down break ground break in break into break up bring down


toplamını bulmak, toplamak, anlam vermek

 

sonucu bulmak, sonucuna varmak, göstermek

 

equal

 

göz önüne almak, hesaba katmak.

 

halini, hatırını sormak

 

rica etmek, istemek

 

kefaletle  serbest  bıraktırmak,  sandalın  suyunu  boşaltmak,  uçaktan  paraşütle

 

atlamak, kurtarmak,

 

söndürmek; lastik ya da tekerlek patlatmak; hava ya da gaz ile fırlatmak

 

bitmek, durmak, sona ermek

 

yıkmak, bozmak, baskıya dayanamamak, arızalanmak, bozulmak; ayrıştırmak,

 

analiz  etmek;  kendisini  tutamamak;  stop  functioning  (vehicle,  machine);  get

 

upset: üzülmek

 

temel kazmak

 

interrupt

 

parçalamak, parçalara ayırmak

 

end a relationship; start laughing (informal); parçalamak, ayrılmak

 

indirmek


 

bring up

büyütmek, yetiştirmek (raise a child); kusmak (vomit); ortaya (konu vb) atmak

 

(start talking about a subject)

bring down

indirim yapmak, yenilmek, düşmesine sebep olmak (make unhappy)

call around

phone many different places or people

call back

tekrar telefon etmek, return a phone call

call down

azarlamak

call for

talep etmek, istemek (demand)

call off

iptal etmek, ret etmek (cancel)

call on sbd

ask for an answer or opinion, visit someone; çağrı yapmak

call out

seslenmek, çağırmak

call up

telefon etmek, askere almak

call upon

başvumak, istemek, uğramak, önünde söylemek

calm down

sakinleştimek, sakin olmak; relax after being angry

care about

ilgi duymak

care for

sevmek; bakmak

carry on

sürdürmek, devam ettirmek, peşini bırakmamak

carry out

uygulamak,  gerçeklemek, başarmak, icra etmek (fulfil, conduct), yürütmek

come back

geri dönmek, geri gelmek, tekrar moda olmak

cut down on

masraftan kısmak, tüketimini azaltmak

cut in   interrupt; pull in too closely in front of another vehicle

cut in (on)

sözünü ya da iletişimini kesmek

cut off

kesmek, kesip koparmak, ayırmak, son vermek, yok etmek, imha etmek, mahrum

 

bırakmak

deal with

meşgul olmak, baş etmek  (cope with, get over, handle)

depend on

güvenmek, bel bağlamak (Count upon, Depend on/upon, Lean on/upon, Bank

 

on/upon, Rely on/upon, Trust in (Good))

do without

mahrum olmak, yoksun olmak

figure up

hesaplamak

get in (to)

binmek

 

get off

yola çıkmak, yola koyulmak; büyük taşıttan inmek

get on

büyük taşıta binmek; geçip gitmek,  sürdürmek.

get on (with)

devam etmek

get out (of)

terk etmek, ayrılmak; inmek

get rid of sbd/sth

başından atmak, kurtulmak

give up

vazgeçmek, bırakmak (abandon, abort, stop trying, quit)

hand down

miras bırakmak, devretmek.

hand over

devretmek

hang on

wait a short time (informal)

look after

bakmak, göz kulak olmak, (take care of)

look at

bakmak, göz atmak, seyretmek, göz önüne almak

look back

geçmişe bakmak, geriye bakmak, ilerleyememek

look down on sbd

küçük görmek, değerini küçültmek

look for

aramak

 

look forward

sabırsızlıkla beklemek; be excited about the future

look into

araştırmak

look on

bakmak,  gözüyle  bakmak,  olarak  görmek,  birlikte  kitap  okumak,  katılmadan

 

seyretmek

look out

dikkat etmek  (watch out, [dışarıdan içeriye tehlike])

look out (for)

be careful, vigilant, and take notice, sakınmak

 

 



look out on / upon

bir yere bakıyor olmak, bir yere bakmak

look over

muayene etmek

look up

saptayıp ziyaret etmek, iletişim kurmak, araştırmak, bakmak

look up to

takdir etmek, saygı duymak; hayran olmak, örnek almak (respect, admire)

look sth over

check, examine

look sth up

search and find information in a reference book or database

lose through

yoluyla kaybolmak

make a decision

karar vermek

make off

sıvışmak, kaçmak

make out

anlamak, fark etmek, çıkarmak, geçinmek

make over

yenilemek

make through

paçayı kurtarmak

make up

oluşturmak, toparlamak, makyaj yapmak, barışmak, forgive each other

make up for

compensate; telafi etmek, karşılamak

make up of

oluşmak, oluşturmak

make sth up

invent, lie about something

move off

ayrılmak, yola çıkmak, uzaklaşmak

move on

Ilerlemek

move over / along

yer açmak için pozisyonunu değiştirmek, biraz kımıldayıp yer açmak

move to taşımak

 

 

pass away

die; göç etmek

pass down

geçmek, nesiden nesile devrolmak

pass on geçirmek, devretmek, aktarmak

pass out

dağıtmak, vermek; bayılmak (faint)

pass over

atlamak, geçmek; geçiştirmek

pass up

geri çevirmek, atlamak, yararlanmamak

pass sth up

decline (usually something good)

put an end to

bitirmek, son vermek, sona erdirmek

put aside

biriktirmek, bir kenara bırakmak, bekletmek, ertelemek

put away

yerine yerleştirmek, kaldırmak

put forth

öne sürmek, ortaya atmak (put forward, bring up)

put forward

öne sürmek, ileri almak, iddia etmek, sunmak

put in

 

yerleştirmek, araya sokmak, eklemek, kurmak

put off

 

ertelemek, geçiktirmek (postpone, delay, defer, adjourn ); elbisesini çıkartmak

put on

 

giyinmek; açmak, çalıştırmak; artırmak; almak

put out  extinguish, söndürmek, yardımcı olmak

put up

 

yapmak, dikmek, yer ve yiyecek içecek vermek, evde ağırlamak, satışa çıkarmak

put up with

tolerate

 

put sbd down

insult, make someone feel stupid

put sth together assemble

put sth down

put what you are holding on a surface or floor

rely on

 

güvenmek, itaat etmek, bel bağlamak

result

from

… den kaynaklanmak

result

in

olarak sonuçlanmak

run across

tesadüfen karşılaşmak, rast gelmek

run against

uğramak, çatmak, rastlamak, çarpmak, zıt düşmek

run arround (with)

arkadaşlık etmek, onunla bununla dolaşmak

run away

kaçmak, firar etmek, fark atmak

 

run away (from) leave unexpectedly, escape

 

run away (with)

kaçırmak, alıp götürmek; çalmak, alıp gitmek

run by

tarafından çalıştırmak, işletmek.

run down

yermek, kötülemek; bozulmak, çalışmasını durdurmak; hareket halinde çarpmak,

 

vurmak

 

run for

aday olmak

run into

tesadüfen karşılaşmak, rast gelmek, çarpışmak; varmak, ulaşmak

run off with

alıp götürmek, kaçırmak, çalıp götürmek

run on

devam etmek, ilerlemek, durmadan konuşmak, ilişkin olmak, koşmaya devam

 

etmek, aynı satırdan başlamak

run out (of)

tükenmek, sona ermek, son bulmak, bitmek

run over

çarpıp üstünden geçmek, çiğnemek; dolup taşmak

run through

delik açmak, çizgi çekmek

run up

faturayı kabartmak, yükseltmek

run up against

karşılaşmak, rastlamak

set foot on

ayak basmak

set off

ayrı tutmak, ayrı koymak

set on

cesaretlendirmek,teşvik etmek, kışkırtmak

set out

dikmek, etkilemek, sergilemek, girişmek

set up

organize, düzenlemek, ayaralamak; kurmak; rekor kırmak (arrange)

settle down

durulmak, uslanmak, demir atmak, yerleşmek, yuva kurmak

settle up

hesaplaşmak, hesap görmek

shop around

compare prices

speak out

açıkça söylemek, serbestçe söylemek

spread out

yaymak, yayılmak, açmak, sermek, genişlemek

spring up

türemek

 

stand against

karşı durmak

stand by

beklemede olmak, harekete geçmemek, desteklemek

stand for

temsil etmek, tahammül etmek, tolerans göstermek

stand up for

destek vermek, desteklemek

stand up to

karşı koymak

step down

istifa etmek, inmek

step up artmak, çıkmak, yükselmek

stick to sth

continue doing something, limit yourself to one particular thing

take advantage of

yararlanmak, faydalanmak

take after sbd

benzemek, çekmek (resemble a family member)

take away

alıp götürmek, paket yapıp götürmek, ortadan kaldırmak

take back

I take back what I've just said.Ne söylediysem geri alıyorum.

take down

yazmak; çıkarmak, almak

take for

başkasına benzetmek, başkasıyla karıştırmak.

take in

küçültmek, daraltmak; anlamak

take off

havalanmak; taklit etmek

take on

üstlenmek, üzerine almak

take over

sorumluluğu, kontrolü üstlenmek; devralmak

take place

meydana gelmek, olmak, yerine geçmek

take root

kök salmak, kökleşmek

take up

ele almak, başlamak, işlemek; işgal etmek, yer tutmak, meşgul olmak, uğraşmak.

take out

dışarı çıkarmak, yemeğe götürmek,

take sth apart

purposely break into pieces

take sth back

geri götürmek, bir sözü geri almak; return an item

run away (with)

kaçırmak, alıp götürmek; çalmak, alıp gitmek

run by

tarafından çalıştırmak, işletmek.

run down

yermek, kötülemek; bozulmak, çalışmasını durdurmak; hareket halinde çarpmak,

 

vurmak

 

run for

aday olmak

run into

tesadüfen karşılaşmak, rast gelmek, çarpışmak; varmak, ulaşmak

run off with

alıp götürmek, kaçırmak, çalıp götürmek

run on

devam etmek, ilerlemek, durmadan konuşmak, ilişkin olmak, koşmaya devam

 

etmek, aynı satırdan başlamak

run out (of)

tükenmek, sona ermek, son bulmak, bitmek

run over

çarpıp üstünden geçmek, çiğnemek; dolup taşmak

run through

delik açmak, çizgi çekmek

run up

faturayı kabartmak, yükseltmek

run up against

karşılaşmak, rastlamak

set foot on

ayak basmak

set off

ayrı tutmak, ayrı koymak

set on

cesaretlendirmek,teşvik etmek, kışkırtmak

set out

dikmek, etkilemek, sergilemek, girişmek

set up

organize, düzenlemek, ayaralamak; kurmak; rekor kırmak (arrange)

settle down

durulmak, uslanmak, demir atmak, yerleşmek, yuva kurmak

settle up

hesaplaşmak, hesap görmek

shop around

compare prices

speak out

açıkça söylemek, serbestçe söylemek

spread out

yaymak, yayılmak, açmak, sermek, genişlemek

spring up

türemek

 

stand against

karşı durmak

stand by

beklemede olmak, harekete geçmemek, desteklemek

stand for

temsil etmek, tahammül etmek, tolerans göstermek

stand up for

destek vermek, desteklemek

stand up to

karşı koymak

step down

istifa etmek, inmek

step up artmak, çıkmak, yükselmek

stick to sth

continue doing something, limit yourself to one particular thing

take advantage of

yararlanmak, faydalanmak

take after sbd

benzemek, çekmek (resemble a family member)

take away

alıp götürmek, paket yapıp götürmek, ortadan kaldırmak

take back

I take back what I've just said.Ne söylediysem geri alıyorum.

take down

yazmak; çıkarmak, almak

take for

başkasına benzetmek, başkasıyla karıştırmak.

take in

küçültmek, daraltmak; anlamak

take off

havalanmak; taklit etmek

take on

üstlenmek, üzerine almak

take over

sorumluluğu, kontrolü üstlenmek; devralmak

take place

meydana gelmek, olmak, yerine geçmek

take root

kök salmak, kökleşmek

take up

ele almak, başlamak, işlemek; işgal etmek, yer tutmak, meşgul olmak, uğraşmak.

take out

dışarı çıkarmak, yemeğe götürmek,

take sth apart

purposely break into pieces

take sth back

geri götürmek, bir sözü geri almak; return an item

 

 


take sth off         start to fly, işten uzaklaştırmak, giyeceği çıkarmak, giyeceği sökmek; remove

 

something (usually clothing)

 

throw into                         atmak, içine atmak

 

throw out                          dışarı atmak (çöp vb)

 

throw up                         yukarı atmak, elinden atmak, vaz geçmek; kusmak

 

throw sth away dispose of; elden çıkarmak, atmak

 

thrown                           back                            geri atılmış

 

tidy up             düzenlemek, toparlamak, çeki düzen vermek

 

try on                        giyerek denemek

 

try out                    denemek

 

turn around        tam bir dönüş yapmak, yaptırmak

 

turn back on      geri dönmek, sırtını dönmek, geri çevirmek

 

turn down                         refüze etmek, ret etmek; geri çevirmek, sesini kısmak (refuse)

 

turn in                      yatmaya gitmek, vermek, teslim almak

 

turn into                    çevirmek, dönüştürmek, dönüşmek

 

turn off                stop the energy flow, switch off, durdurmak, kapatmak

 

turn out                durdurmak, kapatmak; sonuçlandırmak, çıkarmak, uzaklaştırmak; üretmek

 

turn over                devretmek, transfer etmek; takla atmak, çevirmek, vermek

 

turn up                         aniden ortaya çıkmak, sesini yükseltmek (appear suddenly)

 

turn sth down                    decrease the volume or strength (heat, light etc)

 

turn sth on         start the energy, switch on, açmak, çalıştırmak

 

turn sth up                      increase the volume or strength (heat, light etc)

 

warm up                      ısıtmak, çalışmaya hazırlamak, ısınmak (prepare body for exercise)

 

work on                     üzerinde çalışmak

 

work out                      çözmek, çalışmak; be successful, exercise

 

write down                 kaydetmek, yazmak

 

 

 

92



❒ English Vocabulary Course 💓
═══════════════════════
☛ For the successful completion of this course, you will have to do two things —

 You must study the day-to-day course (study) material. 
❷ Participate in the MCQs/Quizzes in the telegram Channel.  Join

◉ Click to open 👇 the study materials.

╰────────────────────────╯
╰────────────────────────╯
╰────────────────────────╯
╰────────────────────────╯
╰────────────────────────╯
╰─────────────────────────╯
╰─────────────────────────╯
╰─────────────────────────╯
╰─────────────────────────╯
╰─────────────────────────╯
   ══━━━━━━━━✥ ❉ ✥━━━━━━━━══

https://www.englishgrammarsite.com/2020/12/rules-of-changing-voice-active-to-passive.html
https://www.englishgrammarsite.com/2022/04/pdf-files-on-verb-tenses-right-form-of-verbs-and-subject-verb-agreement.html